
Kiracının kiralayana veya ailesine hakaret etmesi fena kullanımdır. Tahliye nedenidir.
ÖZET: Karşılıklı olarak hakaret, yaralama ve tehdit suçlarından taraflar hakkında kamu davası açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece dinlenen davacı tanıkları ve davalı tanıkları tarafların karşılıklı olarak hakaret ettiğini doğrulamıştır. Bu durumda açıktan fena kullanım koşulları oluştuğundan tahliyeye karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2012/18438 E., 2013/3653 K.
- TAHLİYE
- MECURUN AÇIKTAN KÖTÜ KULLANILMASI
- KİRACININ ÖZENLE KULLANMA VE KOMŞULARA SAYGI GÖSTERME BORCU
- BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 256
- TÜRK BORÇLAR KANUNU (6098) Madde 316
“İçtihat Metni”
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu olan .. İlçesi .. mah. 166 pafta 148 ada ve 108 parselde bulunan üç katlı kargir binanın alt katındaki ekmek fırını olarak işletilen dükkanı davalıya 2008 yılında 10 yıllığına kiraladığını, 2011 yılı Ekim ayı sonunda kiraya verdiği fırına gelen ana şebeke boru hattının patladığını ve neticesinde fırının bodrum katının suyla dolduğunu, bu durumun kendisine telefon ile bildirildiğini, fırına gittiğinde suyun dış hattan geldiğini söylediğini, davalı Recep’in itfaiyeyi çağırıp binanın zarar görmemesini söylediklerini, bunun üzerine oradan ayrıldığını, 2 gün sonra tekrardan binanın durumuna bakmak için gittiğinde bodrum katın suyla dolu olduğunu gördüğünü, itfaiyeye neden çektirmediklerini sorduğunu, kendisine hitaben mecbur değilim lan diyerek bağırdıklarını, davalının küçük oğlu eşi ve davalının kendisine hakaretler ettiğini, şerefsiz diyerek ve ellerindeki sopa ile üzerine geldiğini, olay devam ederken davalının büyük oğlu olan Savaş’ın da geldiğini, hem davalının hemde oğlu olan Savaş’ın kendisine hitaben kelleni alırım, kelleni almadan gitmem Bolvadin’den, seni öldürürüz diyerek üzerine yürüdüğünü, davalı, eşi ve küçük oğlunun ellerinde sopa olduğunu, değişik yerlerine sopa ile vurduklarını, olay yerinden aracına binerek uzaklaştığını, olaydan sonra kendisine ait olan fırına ve fırının üzerinde bulunan 2 dairesine de gidip bakamadığını belirttiğini, durumu savcılığa bildirdiklerini, B.K.’nun 256/2. maddesinde de belirttiği üzere açıktan fena kullanım nedeniyle davalının kiralanandan tahliyesini istemiştir.
Davalı vekili davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davacı iddiaları ispatlanamadığı, davalı tanık beyanlarının tutarlı olması ve davacının küfür etmesi nedeni ile davalının eşinin küfür ettiğinin sabit olduğu gerekçesi ile dava reddedilmiştir.
Geri çevirme konusu yapılan Bolvadin Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/1705 Soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinden; karşılıklı olarak hakeret, yaralama ve tehdit suçlarından taraflar hakkında kamu davası açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece dinlenen davacı tanıkları ve davalı tanıkları tarafların karşılıklı olarak hakaret ettiğini doğrulamıştır. Bu durumda açıktan fena kullanım koşulları oluştuğundan tahliyeye karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 14.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Benzer başka bir karar;
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2015/2255 E. , 2015/3766 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Çaycuma Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/10/2014
NUMARASI : 2014/121-2014/1324
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava açıktan fena kullanma ve konut ihtiyacı nedeniyle tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmesi üzerine hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili davacıya ait bulunan dairede davalının yaklaşık 9 yıldır kiracı olarak oturduğunu, ilk kira sözleşmesinin 01.05.2004 tarihinde, ikinci kira sözleşmesinin ise 01.01.2009 tarihinde yazılı olarak yapıldığını, sözleşmenin bitiş tarihinden önce davalıya ihtarname gönderilerek sözleşmenin yeni dönemde yenilenmeyeceğinin bildirildiğini, davalı kiracının ise gönderilen ihtarnamelere ve sözlü uyarılara rağmen daireyi tahliye etmediğini, davalının gerek müvekkili davacıyı gerekse de apartmanda oturan diğer kiracıları rahatsız ettiğini, gerek müvekkili ve oğlu gerekse de diğer komşular tarafından defalarca sözlü olarak uyarılan davalının bu eylemlerine son vermediğini, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 316.maddesinde yazılı haller mevcut olduğundan sözleşmenin feshedildiğini ve bu durumun ihtarnameyle davalıya bildirilerek taşınmazı 30 gün içerisinde tahliye etmesinin istenildiğini, ayrıca müvekkili davacının oğlunun 2014 yılı Mayıs ayı içerisinde düğününün yapılacağını ve Türkiye’deki ikametgahı olarak da dava konusu taşınmazı kullanacağını, davalının davaya konu taşınmazın balkonunu kömür ve odun yığarak depo olarak kullandığını, müvekkili davacının davalıyı uyarmak istediğini ancak bu sefer de davalının müvekkiline yönelik hakaret ve tehditlerde bulunarak kendisini evden kovduğunu, yine davalının apartmanın merdiven boşluklarına insan dışkılarını dökerek gerek komşulara gerekse de apartmana zarar verdiğini belirterek davalının tahliyesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, sözleşmenin bitim tarihinden en az bir ay önce çekilmeyen ihtarnamenin yok hükmünde sayılacağını, davacının müvekkili davalı hakkında asılsız dedikodular çıkartarak kendisini tahliye etmeye çalıştığını, davacının oğlunun Almanya’da ikamet eden ve çalışan aynı zamanda Alman vatandaşı olan birisi olduğunu, oturmak için dava konusu daireye ihtiyacı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacı tanıklarının beyanlarının hayatın olağan akışına ve dosya kapsamına uygun düşmediği, davacı tanıklarının davacıya ait dairelerde halen kiracı olarak oturan şahıslar olduğu, dolayısıyla davacı ev sahibi lehine beyanda bulunmalarının beklenen ve son derece normal karşılanması gereken bir durum olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
1-Dosya kapsamına toplanan delillere delillerin mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına göre ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin konut ihtiyacı nedeniyle tahliye isteminin reddine ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı vekilinin açıktan fena kullanma nedeniyle tahliye isteminin reddine ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Türk Borçlar Kanununun 316.maddesi hükmü uyarınca kiracı kiralananı sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara gerekli saygıyı göstermekle yükümlüdür. Kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranması durumunda sözleşmeye aykırılık nedeniyle tahliyesine karar verilebilmesi için kiraya verenin konut ve çatılı işyeri kirasında kiracıya en az otuz gün süre vererek aykırılığın giderilmesini, aksi takdirde sözleşmeyi feshedeceğini yazılı olarak bildirmesi ve tanınan bu süre içerisinde de akde aykırılığın giderilmemiş olması gerekir. Diğer kira ilişkilerinde ise, kiraya veren, kiracıya önceden bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir. Konut ve çatılı işyeri kirasında, kiracının kiralanana kasten ağır bir zarar vermesi, kiracıya verilecek sürenin yararsız olacağının anlaşılması veya kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranışının kiraya veren veya aynı taşınmazda oturan kişiler ile komşular bakımından çekilmez olması durumlarında kiraya veren, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir.
Olayımıza gelince; taraflar arasında 01.01.2009 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dava dilekçesine ve duruşmada dinlenilen tanık beyanlarına göre davalı kiracının kiralananın ortak alanlarına kirli su döktüğü ve davacı kiralayana hakaret ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece, tanık beyanlarına itibar edilmediği, komşuların ve davacının adli makamlara başvurmadığı gerekçeleriyle açıktan fena kullanmanın şartları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmiş ise de, TBK’nun 316.maddesinde düzenlenen “kiracıdan beklenen komşuluk ilişkilerine uyma,kiralayan ve ailesine karşı rahatsız edici ve uygunsuz davranışlardan kaçınma” yükümlülüğünden kastedilen bu davranışların (hakaret ve kirli su dökme) Türk Ceza Kanunu anlamında suç teşkil edip etmemesi değildir. TBK’nun 316.maddesinde düzenlenen açıktan fena kullanma nedeniyle tahliye şartlarının gerçekleşmesi için kiracının ve onunla birlikte hareket edenlerin davranışlarının kiraya veren ya da komşular için çekilmez bir hale gelmesi yeterlidir. Bu nedenle mahkemece, açıktan fena kullanma şartlarının gerçekleştiğinin kabulü ile tahliyeye karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle konut ihtiyacı nedeniyle açılan tahliye davasının reddine ilişkin hükmün ONANMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca açıktan fena kullanma nedeniyle açılan davanın reddine ilişkin hükmün BOZULMASINA ve aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenden alınmasına 15.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kararlar Yargıtay sitesinden alınmıştır.
Bir yanıt bırakın